Dostluk üzerine: Bağlar
> “Ey ruhum, iyi, sade ve aynı anda çıplak ve seni saran bedenden daha parlak göründüğün bir gün gelecek mi? Bir gün, sevgi dolu ve şefkatli olacak mısın? Bir gün, tatmin olacak mısın ve arzularına hitap eden canlı ya da cansız, hiçbir şeye ihtiyaç duymuyor, hiçbir şeyi arzulamıyor ve hiçbir şeyin hasretini çekmiyor olacak mısın?”
— Marcus Aurelius, Kendime Düşünceler
Masal gibi gelen o yıllarda, şatafatın içinde kaybolmamak için küçük bir deftere yalnızca kendine hatırlatma olsun diye yazdığı bu cümleler, yıllardır insanlığa rehberlik ediyor.
Hayatın içinde var olmaya çalışırken, kendimize tekrar tekrar hatırlatmamız gereken şeyler var.
Teknolojinin, sosyal medyanın ve daha birçok uyaranın arasında bu hatırlatmalar sence de gerekmez mi? Marcus, bu uyaranların hiçbirine maruz kalmadan bile hayatın içinde; paranın, ünün arasında kaybolmaktan korkmuş, doğrularını ve amacını kendine her fırsatta hatırlatmış.
Bu yazı, benim de kendimle konuştuğum, yaşamın bir amacı olması gerektiğini kendime sürekli hatırlattığım yazılardan biri.
Benim için dostluk, Cicero’nun bahsettiği kadar önemli.
Kendime şöyle bir notum var:
> “Tanıştığın birini gözlemle. Dostu var mı? En eski arkadaşlığı kaç yıllık? Çocukluğuna, yaşamının bir kısmına tanıklık eden insanların varlığı çok önemlidir. Bir insanın hiç geçmişine tanıklık eden dostu yoksa, düşünürüm: Kimsenin bir yıldan fazla tahammül edemediği insanın yaşama katkısı nedir?”
Dostluğun sayısı, niteliği, süresi… Bunlar önemli değildir. Sadece insanlar arasındaki dostluğu kastetmiyorum; diğer canlılarla kurduğumuz dostluk da buna dahil.
Seven insan yeşerir, yeşertir, güzelleştirir…
Cicero şöyle der:
> “Kendinle konuşur gibi her şeyi konuşmayı göze alabileceğin bir dostun olmasından daha tatlı ne var? Senin kadar sevinecek biri olmasa, iyi günlerin anlamı olur muydu? Kuşkusuz, senden daha fazla üzülen biri olmasa kötü günlere katlanmak zor olurdu.”
Ayrıca şöyle de uyarır:
> “Birine değer verdikten sonra düşünüp taşınmak değil; düşünüp taşındıktan sonra birine değer vermek gerekir.”
Aslında dostluk üzerine o kadar güzel şeyler söylüyor ki, doğruluğunu düşündüğünde insan utanıyor.
Değer verdiğim dostluklarımı düşünürken, sadece çocukluk dönemim değil; hayatıma yeni giren insanları da gözden geçiriyorum. Sonra kendime soruyorum:
Dost nedir? Benim için “insan olmak” ne demek?
Hayatımız, her gün ince ince işlediğimiz değerli bir tabloysa, bu tabloda sevgisiz bir varlık, yanındaki her şeyi soldurmaz mı?
Zor günlerin hüznünden bahsetmiyorum. Elbette her insan gibi ben de zor günler yaşadım.
Ama kapımı sarı çiçeklerle çalan dostlarımı hatırlayınca, hayatın ritminin nasıl değiştiğini yeniden hissediyorum.
Hatırlamak, tüm zor günleri şimdilerde ne kadar kolaylaştırıyor…
Kendime bir kural edindim:
>
“Zor bir gün yaşadıysan, o güne mutlaka güzel bir anı iliştir. Böylece zor günler, zamanla daha az can acıtır.”
“Zor bir gün yaşadıysan, o güne mutlaka güzel bir anı iliştir. Böylece zor günler, zamanla daha az can acıtır.”
Sarı çiçekleri hatırladıkça gülümsüyorum.
Bu yüzden yaşamına giren insanları düşünmelisin. Faydacılık penceresinden değil...
Kendini seven (kendisini sevmeyen insan beni hep biraz ürkütür — insan bu dünyaya gözlerini kendisiyle açarken, sevgiyi de ilk kendisinden öğrenirken, nasıl olur da kendini sevmez?), insan olma çabasında olan, yüzünde acılarla bile olsa tebessüm taşıyan insanları düşünmelisin.
Dostluk, insan olma çabasında olan insanlarla kurulur.
Hatta belki “kurulur” kelimesi bile yanlış olabilir.
Çünkü gerçek dostluk, kendiliğinden çiçek açar.
Bir bakmışsın… Deniz kenarında elinde kahven, yanında yılların albümüyle demleniyorsun.
Belki 70’inde, belki 80’inde…
Masanda hep fazladan tabaklar var, ansızın çalan kapılara karşı.
İçinde hep fazladan sevgiler var, sarılmak isteyen dostlara…
Kendime Not:
Hepsi senin için… Oku ve hatırla, seninle birlikte yürüyen bu güzel insanları.
Ve teşekkür ederim güzel insanlar,
Sizi sevmek bana çok iyi geliyor.
----
Şimdi sana bırakıyorum bazı soruları:
20 Felsefe Oturumu kitabından aldığım bu soruları kendine sor, not et ve düşün:
Arkadaşlıklarınızı yararlılık üzerine mi kuruyorsunuz?
Arkadaşlıklarınızı ahlaki iyilik üzerine mi kuruyorsunuz?
Arkadaş ve tanıdık arasındaki fark nedir?
Dost olmak için fiziksel bir yakınlık gerekli mi?
İnsan hiç tanımadığı biriyle dost olabilir mi?
Düşünceleri senden farklı biriyle dost olabilir misin?
Bizi dost yapan benzerliklerimiz midir?
Dostluk nedir?
Gerçek bir dost nasıl olmalıdır?
----
Daha fazla okumak ve düşünmek istersen:
Cicero – Dostluk Üzerine
20 Felsefe Oturumu – Çağla Özden
Kendime Düşünceler – Marcus Aurelius
Yorumlar
Yorum Gönder