"UZUN LAFIN KISASI:UZUN HİKAYE"

"Bir fotoğraf bazen ciltler dolusu hikaye anlatır..."
"Bir fotoğraf bazen
ciltler dolusu hikaye anlatır..."

 Herkesin bir uzun hikâyesi vardır.

Gözlerinizi kapatın ve şu anki yaşınıza bir bakın.

Şimdi elimde, anneannemle dedemin eski bir fotoğrafı var.

Ve onların uzun hikâyeleri gözümün önünde beliriyor.


Eminim ki sizin de yaşamınızda, kendinizin ya da çevrenizden birinin, uzun bir hikâyesi vardır.


Mustafa Kutlu’nun Uzun Hikâyesini okurken, kavuşulabilir aşkların hüznü geldi içime.

Ne ara hep imkânsızları konuşmaya, umutları yok saymaya başladık?

Neden sevgi üzerine konuşmak bizi aptal ya da zayıf gösteriyor?

Bulunduğumuz dünyadan mı, yoksa kendimizi konumlandırdığımız yerden mi?


Başını kaldır.

Gözlerini aç.

Ve kendi uzun hikâyene başla...


Bugün, elindeki tek yarın…

Bir günlük uzun hikâyene şimdi başlayabilirsin.

Ya da köklerindeki uzun hikâyeyi keşfedebilirsin; gözlerindeki hüzünle uzaklara bakan, kayıplarının yasını tutan eller var.

Çok da uzağında değil belki, yanı başında…

Henüz bilmediğin kalpler var.


Herkesin hayatında bir başka yanılsama var.

Hepimiz aslında bir bütünün parçası değil miyiz?

Kendinde aradığın o boşluk, hepimizin bir anında yanı başında değil mi?


Şimdi gözlerimizi açsak ve elini tutabileceğimiz kalplere sıkıca sarılsak…

Uzun hikâyenin belki hüzünlü ama yaşanmış bir parçası olsak…

Korktuğumuz, bazen söylemeye değer bulmadığımız sevgiler, yazılacak uzun hikâyelerin ilk satırı olabilir.


Kitabı bitirdikten sonra şöyle bir not almışım:

“Bazı hikâyeler vardır, huzurla, heyecanla dinlersin. Bittiğinde ‘Nasıl? Neden?’ soruları hep aklında kalır. Sonunu beklerken biteceğini düşünmemiştim.”



Bende bıraktığı his: Hüzün,sıcaklık...


Mustafa Kutlu’nun “Uzun Hikâye”sini okuduktan sonra içimde doğan duygularla yazıldı bu yazı. Belki siz de kendi uzun hikâyenize buradan başlarsınız…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dostluk üzerine: Bağlar

IŞIKLI DÜNYA